KÜÇÜK

     Şaşkın gözlerle bana bakıyor minik kız, onun bir fotoğraf oluşu hiçbir şeyi değiştirmiyor ve etkilemiyor. O an fotoğraf çekildiğine mi şaşırmış yoksa şu an o fotoğrafa bakan yetişkin haline mi bilinmez. Küçük yaşında büyümek için can atıyordu belki de ama büyürken bir şeyi unutmuştu işte, içinde büyümeyi bekleyen o küçük kız çocuğunu. Zaman bedenine, ruhuna yaş aldırırken içindeki kız buna yenik düştü işte. Elleri, dizleri yara bere içinde. Avuç içleri ufak tefek taşlarla dolmuş, gözleri yaşla dolmuş ama yüzünde kocaman bir gülümseme ile bakıyor yüzüme. Yaralanmış olmasına rağmen yüzünde bir şeyleri başarmış olmanın gurunu taşıyor. Tek derdi büyümekti küçük kızın ve hayali karşısında dolu gözlerle ona bakıyordu işte. Ben ise içimdeki küçük kıza hakim olmaya çalışıyordum, biliyordum onun yanına mutluluğa gitmek isteyecekti ve giderse bir daha asla geri gelmeyecekti. Bencillik yapıyordum belki de. Çırpınışlarını hissediyordum çok uzun zamandır ilk defa yaşam belirtisi vermişti oysa benim yaptığım her şey onun içindi. Verdiğim savaşlar, ettiğim kavgalar ve her gece yaptığım her şeyin çok güzel olacağını söylediğim konuşmalar. Öğrenilmiş çaresizliğin içine düşmüştü artık, söylediğim çoğu şeyin onu oyalamak için olduğunun farkındaydı. Belki de onu artık özgür bırakmalı, kendimi de kandırmaktan vazgeçmeliydim. Kimseyi kendi mutsuzluğuma hapsedemezdim, bu kendim dahi olsam. Onları uzaktan izlemek bana da iyi gelebilirdi, şimdiye kadar yaptığım gibi. Mutlu olmak içinizde yoksa içinizdeki çocuğu daha fazla gökyüzünden mahrum bırakmayın. İçimizdeki mahkumların özgürlüğe. zindanların da boş kalmaya ihtiyacı var. Söyledikleriniz ilk başta yankı yapabilir delirdiğinizi düşünmeyin zamanla alışırsınız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPATYA TACI

MERHABA

ESİR