EŞİK
Yeni emeklemeye başlamış bir bebek gibiyim. Geçmeye çalıştığım bir kapı eşiği var. Ben ilerlemeye çalıştıkça o bende yaralar açmaya kararlı. Ah bilmiyorum ki ileri de bir adım bile sayılmayacak bir çabayla o eşiği geçebileceğimi. Nasıl bir inanca sahiptim ki bu denli bir çaba sarf edebiliyordum. Kırılma noktasına gelmiştim ya da getirmişlerdi. Daha öğrenmeden bir şeyleri, öğrenmeye küstüm. Elimden tutması gerekenler bir çırpıda dönüverdiler sırtlarını. Acımasızmış anladım, hayat ve hayattakiler. Geçmem gereken eşiklere ne oldu peki? Bu soru daha çok içimde yarattığım boşluğa dairdi. Ne olmuştu? Eşikler dağ, dağlar aşılması zor okyanus mu olmuştu? Eşik karşımıza çıkanlar değil de bizsek, bir insan kendini nasıl aşar?
Kafamda ürettiğim zibilyon tane sorulardandı
bunlarda. Artık büyümüştüm ve eşik kelime anlamını değiştirmişti benim için.
Mesela bir kapı eşiğinden geçerken düşmeyeceğimi biliyorum ve düşerken siper
ettiğim ellerim, dizlerim en az acıyan yerlerim olacak. Eşik, bir
şeylerden vazgeçmeye ramak kalmak demek benim için. Sevmeye, güvenmeye hislere
dair ne varsa hepsinin eşiğindeyim. Ama işin ilginç tarafı var. Bizim TDK ne
diyor biliyor musunuz? Eşiğin 6. anlamı olarak karşımıza çıkıyor bu ilginçlik.
Diyor ki; Bir tepkinin başlamasında, ortaya çıkmasında etkili olan ruhsal,
fizyolojik nokta. Madem ben vazgeçmelerin eşiğindeyim o halde ben bir şeyleri
bitiriyor muyum yoksa başlıyor muyum? Her vazgeçiş yeni bir başlangıçtır sözü
buradan geliyor olsa gerek. O zaman boş yere konmamış kapının önünde bulunan o
ufak çıkıntıya eşik ismi. Daha bebekken öğretmek istemişler bize canımızın daha
çok yanacağını ve en son anlamına koymuşlar asıl meseleyi. Fiziksel acılar
çabuk geçer de, ruhta olanlar zaman alır. Ve sen son sanırken vazgeçişleri, her
sonun bir başlangıcı vardır.
Yorumlar
Yorum Gönder