BİNLERCE KEZ
Binlerce kez yemin olsun… Sana ve geleceğe. Andım olsun, ahtım olsun, uktem olsun… Sana ve geleceğe. Ama bu kez, en büyük sözüm sana değil kendime. Çünkü biliyorum, birine söz verdiysem eğer, o sözü tutmak için elimden geleni yaparım. Ama o söz kendimeyse… hep bir kaçacak yol buluyorum. Kaçmanın bir yolu hep oluyor. Bu defa değil. Çünkü bu kez kaçmak, sana gelmek demek. O yüzden bu sefer, sözün en büyüğü kendime. Keşke aşkın, sevmenin bir testi olsa. Soruları olsa, cevaplara göre “evet, aşığım” ya da “hayır, değilim” diyebilsek. Bunu o kadar çok isterdim ki… Çünkü tek bildiğim şey, sana — gerçekten sana — haddinden fazla değer verdiğim. Kalbimden gelen, yıkılmayan bir değer bu. Gözyaşlarımla, kalbimin fiziksel sızısıyla, içimde yankılanan acıyla var olan bir şey. Dualarımda hep sen varsın. Dileklerimde, iyi ki’lerimde, hep senin mutlu olmanı dileyen bir ben. Ben kimim? Adım yok, sanım yok. Kimliğim yok. Yolda yürürken yanından geçip giden biri belki. Bir ...