Kayıtlar

BİLMEMENİN EŞİĞİNDE

   Bilmiyorum. Ne hissediyorum, neden böyleyim, neye ihtiyacım var… Gerçekten bilmiyorum. Sadece bazen birden biri geliyor aklıma, birinin sesi düşüyor kulağıma, birinin yokluğu tekrar oturuyor karşıma ve ben ne yapacağımı bilemiyorum. Kendimi mi özlüyorum, onu mu özlüyorum, yoksa sadece eksik kalmış bir cümleyi mi? Bir yanım hâlâ onun geri gelmesini istiyor. Ama öylece dönmesini değil… Benim yaşadıklarımı yaşayıp, benim sustuklarımı duyup, benim gibi yanarak gelmesini. Ama başka bir yanım, artık o hiçbir yerime değmesin istiyor. Sessiz kalsın, uzakta kalsın. Ben de kendime bir yer bulayım istiyor. Sonra biri geliyor. Ne yapıyor? Hiçbir şey. Sadece var. Ama içimde bir ses, “Bir şey olacak” diyor. Kalbim değil, aklım değil, içimdeki o ince his söylüyor bunu ve ben sadece bakıyorum. Kendime bile bir anlam veremediğim bu hâlimle, bugün ne karar vermek istiyorum, ne de bir şeyden vazgeçmek. Sadece olduğum yerde kalmak istiyorum.  Ve belki… Biraz anlaşılmak.    Çünkü...

SÖYLEYEMEDİĞİM MEKTUP

    Bu mektup eline geçmeyecek. Belki de bu seni değil, sadece beni ilgilendiren bir vedanın parçası. Çünkü fark ettim ki, artık seninle ilgili gerçekleri içimde eğip bükmeden tutmak istiyorum, kendime dürüst kalmak istiyorum.     Sana ulaşmak istedim, hem de defalarca. Yanlışlıkla oldu diyeceğim mesajlar atmak istedim çoğu kez ama aslında o mesajın her harfi bilinçli olacaktı. Sadece bir nabız yoklaması değil bir iç dökümüydü benim için ama yapamadım. Çünkü senin suskunluğunla, yokluğunla, ilgisizliğinle defalarca yüzleştim ve ben artık kendi içimde bu oyuna devam etmek istemiyorum.  Seni düşündüğüm kadar hiç bir şeyi düşünmedim belki. Duvara asılı bir tablo gibi kaldın, hep orada ama dokunulmaz, hareketsiz, cansız. Sana yüklediğim anlamları senin hiç farkında olmadığın bir derinliğe taşıdım. Sen benim içimde büyürken, senin bana dair ne hissettiğini hiç öğrenemedim. Belki bir hiçtim, belki de bir zamanlar tanıdığın biri. Ama ben seni tanımayı çok istemişt...

ESİR

    İnsan tanıdığı duyguların esiridir. Geçmişe takılı kalmamız, karmaşık ilişkilerden çıkamıyor oluşumuz hepsinin tek nedeni artık bu duyguları ve hissettirdiklerini tanıyor oluşumuzdur. Bazen içimdeki hislere yenilsem de günün sonunda kazanan ben oluyorum. Çünkü biliyorum gelmeyecek, olmayacak ve güzel bir düş olarak kalacak hafızamda. Peki ya ben neden mi gidemiyorum bu kısır döngüden, cevabı oldukça basit aslında korkuyorum hani öyle sanıldığı kadar cesur biri de değilim. Bir deli cesareti geldi de öyle yaptım deriz ya bazı durumlar için tam olarak bu durum bana da oluyor anlık bir hevesle evet ya yeni bir şeylere bende başlayabilirim diyorum ve devamını şu cümle tamamlıyor; yine aynı şeylerle mücadele etmek zorunda kalırsam? Döngü tam olarak bu noktada başlıyor.     Yaklaşık beş senedir belli başlı bir kaç duyguyla beraberim. Yaşadığım kısır döngü içerisinde olabilecek olayları önceden tahmin edip bana hissettirecekleri hakkında kendimi hazırlayabiliyorum ç...

MERHABA

    Merhaba, ben Nur. Böyle bir giriş olmalıydı diye düşünüyorum zira beni tanıdığını düşünen insanlarla dolu bir çevrem var. Bir zamanlar sevdiğim biri benim için "tahammülsüzleşmişsin" demişti, tabi bunu söylemesinin üzerinden bir kaç sene geçti öngörüsü yüksek biriymiş. Biliyor musunuz ben eskiden hayat dolu biriydim, sonra bir şeyler oldu (bana hiç bakmayın bende bilmiyorum ne olduğunu) ve ben orada bittim. Hadi bir kaç basamak daha aşağı inelim.     Çevremde kim varsa büyüğünden küçüğüne bana nasıl davranmalarını istediysem onlara o şekilde yanaştım çünkü olması gereken bence buydu ama ben unuttum daha doğrusu unutmayı tercih ettim insanların bencil olduğunu. Duygularımı baskılayıp mantığımla hareket etmeye başlayalı da baya bir zaman oldu diyebilirim, bundan dolayıdır ki çevrem beni sordukları sorulara cevap alabilecekleri bir arama motoru olarak kullanmaya karar verdiler. İşin ilginç tarafı da şu dur ki bunu hep birlikte yapmaya başladılar ve asıl sorular...

PAPATYA TACI

    Sırtımı duvara yaslamıştım yine içimdeki yangını bir nebze de olsa yatıştırabilmek adına. Gözlerim ise odanın bomboş kireç duvarına takılı kalmıştı. Beynim ise yine düşünüyordu. Beynimin içinde uzun zamandır vuku bulan bir ses yeniden peyda olmuştu. Ruhumu darlamak istercesine söylendi; "Sen ne zaman sevgine karşılık buldun? Ne zaman seni seviyorum diyenler gerçekten sevdi seni? Sen hiç mi uslanmazsın? Bu kadar mı seviyorsun yara almayı, canın yanmasını?" Bir çığlık attım kendimi yırtarcasına ama kimse duymadı bunu. Bilmiyorum dedim mırıldanarak. Bu sefer farklı, sevildiğimi hissediyorum hem de gerçek manası ile. Gözlerimin içine bakıyor bir kere, nasıl kandırıyor olabilir ki beni. "Ben pes ediyorum. Sen akıllanmayacaksın, nasıl olsa dert yanmak için yine benimle konuşacaksın. Çünkü seni dinleyecek birileri yok etrafında." Nasıl bir sesti ki bu ruhumu iğnelercesine konuşuyordu. Ben derdimi sana tam ola... Düşüncelerimin arasına bir ayraç koyarak yarıda kesmek zo...

KÜÇÜK

     Şaşkın gözlerle bana bakıyor minik kız, onun bir fotoğraf oluşu hiçbir şeyi değiştirmiyor ve etkilemiyor. O an fotoğraf çekildiğine mi şaşırmış yoksa şu an o fotoğrafa bakan yetişkin haline mi bilinmez. Küçük yaşında büyümek için can atıyordu belki de ama büyürken bir şeyi unutmuştu işte, içinde büyümeyi bekleyen o küçük kız çocuğunu. Zaman bedenine, ruhuna yaş aldırırken içindeki kız buna yenik düştü işte. Elleri, dizleri yara bere içinde. Avuç içleri ufak tefek taşlarla dolmuş, gözleri yaşla dolmuş ama yüzünde kocaman bir gülümseme ile bakıyor yüzüme. Yaralanmış olmasına rağmen yüzünde bir şeyleri başarmış olmanın gurunu taşıyor. Tek derdi büyümekti küçük kızın ve hayali karşısında dolu gözlerle ona bakıyordu işte. Ben ise içimdeki küçük kıza hakim olmaya çalışıyordum, biliyordum onun yanına mutluluğa gitmek isteyecekti ve giderse bir daha asla geri gelmeyecekti. Bencillik yapıyordum belki de. Çırpınışlarını hissediyordum çok uzun zamandır ilk defa yaşam belirtisi ...

EŞİK

    Yeni emeklemeye başlamış bir bebek gibiyim. Geçmeye çalıştığım bir kapı eşiği var. Ben ilerlemeye çalıştıkça o bende yaralar açmaya kararlı. Ah bilmiyorum ki ileri de bir adım bile sayılmayacak bir çabayla o eşiği geçebileceğimi. Nasıl bir inanca sahiptim ki bu denli bir çaba sarf edebiliyordum. Kırılma noktasına gelmiştim ya da getirmişlerdi. Daha öğrenmeden bir şeyleri, öğrenmeye küstüm. Elimden tutması gerekenler bir çırpıda dönüverdiler sırtlarını. Acımasızmış anladım, hayat ve hayattakiler. Geçmem gereken eşiklere ne oldu peki? Bu soru daha çok içimde yarattığım boşluğa dairdi. Ne olmuştu? Eşikler dağ, dağlar aşılması zor okyanus mu olmuştu? Eşik karşımıza çıkanlar değil de bizsek, bir insan kendini nasıl aşar?        Kafamda ürettiğim zibilyon tane sorulardandı bunlarda. Artık büyümüştüm ve eşik kelime anlamını değiştirmişti benim için. Mesela bir kapı eşiğinden geçerken düşmeyeceğimi biliyorum ve düşerken siper ettiğim ellerim, dizlerim en az...