EŞİK
Yeni emeklemeye başlamış bir bebek gibiyim. Geçmeye çalıştığım bir kapı eşiği var. Ben ilerlemeye çalıştıkça o bende yaralar açmaya kararlı. Ah bilmiyorum ki ileri de bir adım bile sayılmayacak bir çabayla o eşiği geçebileceğimi. Nasıl bir inanca sahiptim ki bu denli bir çaba sarf edebiliyordum. Kırılma noktasına gelmiştim ya da getirmişlerdi. Daha öğrenmeden bir şeyleri, öğrenmeye küstüm. Elimden tutması gerekenler bir çırpıda dönüverdiler sırtlarını. Acımasızmış anladım, hayat ve hayattakiler. Geçmem gereken eşiklere ne oldu peki? Bu soru daha çok içimde yarattığım boşluğa dairdi. Ne olmuştu? Eşikler dağ, dağlar aşılması zor okyanus mu olmuştu? Eşik karşımıza çıkanlar değil de bizsek, bir insan kendini nasıl aşar? Kafamda ürettiğim zibilyon tane sorulardandı bunlarda. Artık büyümüştüm ve eşik kelime anlamını değiştirmişti benim için. Mesela bir kapı eşiğinden geçerken düşmeyeceğimi biliyorum ve düşerken siper ettiğim ellerim, dizlerim en az...